-
1 ters düşmek
не соотве́тствовать, не отвеча́ть чему -
2 ters
наизна́нку обра́тный* * *I 1.1) обра́тная сторона́ (чего-л.); изна́нкаbıçağın tersi — тупа́я сторона́ ножа́
elin tersi — ты́льная сторона́ ладо́ни
2) обра́тное, противополо́жное (чему-л.)2.tersini ispat etmek — дока́зывать противополо́жное
1) обра́тный, противополо́жныйters yön — противополо́жное направле́ние
2) неподходя́щий; неудо́бный; неуме́стныйters bir iş — неподходя́щая рабо́та
ters sözler — неуме́стные слова́
3) своенра́вный, несно́сный, невыноси́мый; нелюбе́зныйters bir adam — несно́сный челове́к
ters bir cevap — ре́зкий отве́т
ters bir çehre — проти́вная ро́жа
4) норови́стый, с но́ровом ( о животном)3.1) наоборо́т, навы́ворот, наизна́нку, за́дом наперёдgömleği ters giydin — он наде́л руба́шку наизна́нку
kitabı ters tutmak — держа́ть кни́гу вверх нога́ми
2) непра́вильно, превра́тноters anlamak — превра́тно поня́ть
••- ters düşmek
- onun görüşü benimkine ters düşüyor
- tersinden okumak
- ters tarafından kalkmak IIдерьмо́ ( животных)
См. также в других словарях:
ters düşmek — aykırı durumda olmak, karşıt olmak Daha sonra o eşsiz lidere ters düşmek bahtsızlığına kapılmıştır. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ters — 1. sf. 1) Gerekli olan duruma karşıt, zıt 2) is. Bir şeyin içe gelen yanı, arkası Elinin tersiyle küçük bir tokat vurmuştu. Ç. Altan 3) is. Kesici bir aletin kesmeyen yanı Kollarına bıçağın tersiyle birkaç tane vurmuşlar. M. Ş. Esendal 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ters pers olmak — 1) yüzükoyun düşmek 2) mec. fena hâlde bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
çelişmek — nsz, le Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, tutarsız olmak, mütenakız olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çelmek — i, er 1) Ayak uzatarak birisini düşürmek 2) Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasında en olmayacak golleri yerdi. H. Taner 3) Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı — sf. 1) Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Anayasa 2) Çapraz, ters 3) Toplumda görüş ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük